"Ben Kimim?"
Hala cevabını benimde aramaya devam ettiğim bir soru aslında. Henüz cevabı, tam anlamıyla ben bulamamışken; kendimi size nasıl anlatacağım onu da bilmiyorum.
Adını utangaç ama toprağa hükmedebilen Yunan Tanrıçası Maia’dan alan Mayıs ayında doğmuşum. Anlayacağınız toprak elementi bir boğa burcuyum. Yükselen burcum ise ikizler. Benim gibi azıcık astrolojiye meraklıysanız, ikizlerin merakla yakın ilişkisini duymuşsunuzdur.. Merak benim hayatımda hep önemli bir etken oldu. Kendimi merak ettiğim için kişisel dönüşümle ilgili farklı uzmanlardan eğitimler aldım. Farklı dünyaları merak ettiğim için tüm kaygılarımı bir yana bırakıp farklı alanlarda bambaşka işlerde projelerde çalıştım. Dünyayı merak ettiğim için imkanlarım elverdikçe seyahat ettim. Kah Hindistan kah Japonya kah Tunus kah Roma kah Los Angeles… Başka ülkeler başka kültürler… Sanatı merak ettiğim için tiyatrolara, konserlere gittim. En çok hangi dalını sevdiğimi keşfetmeye çalıştım. Sporda da ne sevdiğimi bulmak için yoga, pilates, kick boks farklı dalları denedim.
Kitap okumayı oldum olası çok sevdim. Okumayı sevdiğim kadar yazmayı da sevdiğim için kendimi bu konuda geliştirmek istedim. Önce Pınar Bulut sonra Deniz Akçay ve en son Murat Mahmut Yazıcıoğlu’ndan senaryo yazmakla ilgili dersler aldım.
Sevdiğim insanlar birbirlerini tanısınlar kaynaşsınlar isteme huyumdan ötürü herkesi herkesle tanıştırdım. Hadislerde söylendiği gibi kendim için ne istiyor, diliyorsam; ben başkalarına onu sunmaya çalıştım. İtiraf ediyorum bazen hayal kırıklığına da uğradım ama ister ilahi adalet ister karma deyin iyiliğin karşılığının başka zamanlarda bambaşka şekillerde karşımıza çıkacağı inancımdan vazgeçmedim.
Eğitimim mi?
Marmara Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi İşletme bölümü mezunuyum. Bugün ki aklım olsa tercihimi psikolojiden yana kullanırdım ama o gün ki aklımla İşletme bölümünü seçtim. Son seneki branşım da Uluslararası Ticaret ve Finanstı.
Kariyerim mi?
Üniversiteyi bitirdikten sonra bir Amerikan şirketinde müşteri hizmetlerinde çalışmaya başladım. İnsanlar aradıklarında printer, fotokopi makinesi gibi ürünlerle ilgili şikayetlerini dinleyip onları çalıştığım markanın ürünlerine yönlendiriyordum. Aslına bakarsanız, çok da bayılarak başladığım bir iş değildi. Hatta şirketin yabancı İnsan Kaynakları müdürü ‘Kızım sen iyi bir üniversiteden mezunsun. İngilizce ve Almanca biliyorsun. Bu işi yapmak istediğine emin misin?’ diye sorduğunda eve gidip ağlamıştım ama yine de kabul ettim. Çünkü çalışmam gerekiyordu ve utangaç bir yeni mezun olarak iş bulmam çok kolay değildi. Terfi etmek ve şirket içinde başka bir bölüme geçmek için deli gibi çalıştım. Ama deli gibi çalışıp insanların hayatını kolaylaştırdığında hayal ettiğinin aksine terfi etmek bir yana yerinde sayabiliyormuşsun. Çünkü bütün işlerini gönül rahatlığıyla bana paslayan supervisorum diğer bölümlerden gelen transfer taleplerimin önünü kesip beni yamacında tutmayı tercih etti. Edindiğim bu farkındalıkla o şirketten ayrıldım.
Sonra bir LPG dağıtım şirketinin yönetim kurulu başkanının asistanı oldum. Ama benden önce o kişinin sadece 1 yıl içinde 5 asistan eskittiğini bilmiyordum. Neyse ki; ben fazlasıyla sabırlı olduğumdan ve adanmış bir şekilde bir yandan toplantılarda tercüme yapıp yurtdışıyla iletişimleri doğru kurup diğer yandan finansal tablolar hazırlayıp bankalara talimat yazabildiğimden 2 sene asistanlığını yaptım. 2 sene sonunda da aynı kişinin kurduğu akaryakıt dağıtım şirketinin finans koltuğunda buldum kendimi. 7 sene boyunca krediler, akreditifler, teminat mektupları gibi parasal konularla ilgili çalıştım. Sonunda hayatımda başka birinin parasının stresini bu kadar yoğun hissetmek istemediğime karar verip istifa ettim.
Sonra kendimi birden bambaşka bir dünyanın ortasında buldum. Metin Hara ile tanıştım ve tanışmakla da kalmadım onun İnsanaGüven adını taşıyan merkezinde yönetici oldum. Kişisel dönüşümle alakalı farklı alanlardan yetkin uzmanlar bulup seminerlerini planladım. Aynı zamanda da merkezin network ağını genişletmek, pr çalışmaları için ekiplerle koordineli ilerlemek derken zaman nasıl geçti anlayamadım. Hem çalıştım hem kendi kişisel dönüşümüm için sayısız seminere katılıp kendimi geliştirdim. Çok seyahatli, çok çalışmalı, yorucu ancak keyifli bir süreçti. Hem çok insan tanıdım hem o insanların aynasından kendi farklı özelliklerimi tanıdım. Metin, Amerika’ya gitme kararı alınca yolculuğumuz bitti.
Kişisel dönüşümden show dünyasına geçiş yaptım ve İskender Paydaş Orkestrasının menajeri oldum. Sanatı ve müziği seven benim için güzel bir deneyimdi. Enerjik, yetenekli, genç müzisyenlerle beraber çalışmaktan mutlu oldum. Seyahat hali burada da devam etti. Bir Trabzon bir Antalya oradan Adana ver elini Erzurum şeklinde yoğun bir tempo bolca müzik ve çokça anı sığdırdım. Sahne hayatının müzisyenler için de menajerler için de yoruculuğunu ve uzun geceler demek olduğunu fark ederek oradaki hikayeme son verdim.
Sanatla ilgili her şeyin beni heyecanlandırdığını keşfettikten sonra yoruculuğuna rağmen vazgeçemedim. Hikayem yetenekli, mükemmeliyetçi fotografçı ve yönetmen Nihat Odabaşı ile devam etti. Önce arkadaşım olan insan birden bire projelerinin prodüksiyon ekibinde çalıştığımı insan oluverdi. Bu defa makyözler, kuaförler, stylistler, kameramanlar, ışıkçılar girdi hayatıma. Her yeni proje, yepyeni dünyalar kurmak anlamına geliyordu. İnsanların sadece 3-5 dakikada izleyip bitireceği kliplerin, reklamların ön hazırlığı, çekimi, post prodüksiyonu ile uzun günler uykusuz geceler demek olduğunu anladım. Ama itiraf ediyorum her set sonu pestilim çıksa da tadı da bir başkaydı. Nihat Odabaşı da Los Angeles’a gidiyorum deyince yine Amerika, benim hayatıma değişiklik getirdi.
Şimdiler de ne yapıyorsun derseniz? Kendi romanımı bitirmeye çalışıyorum. İnanın roman yazmak gerçekten çok zor ama bir o kadar da heyecanlı bir serüven. Diğer taraftan spotify’da ‘Ben Bilmem O Bilir’ diye keyifli ve faydalı olduğunu düşündüğüm bir podcast programı yapıyorum. Aynı zamanda da senaryo alanında bir yer edinebilmek için çalışıp çabalıyorum.